YUNANİSTAN - ATİNA
Atina'dan sevgiler...
Comd 357 dersi kapsamında hazırladığım blogumun son postundan herkese selam! Son diyorum ama ben çok sevdim bu gez dolaş paylaş işini...
Sanırım bu son da bir başlangıç olacak :)
Kuzenimin düğünü için gittiğim fakat gezilmedik yer bırakmadığım Atina gezimde biriktirdiğim anılardan bir video derledim.
Hemen aşağıdan izleyebilirsiniz...
Bu arada Atina'ya gitmeyen kalmasın. Ben doyamadım. Umarım siz de videomu izledikten sonra uçak biletlerinizi hemen alırsınız...
Keyifli seyirler...
Bu keyifli gezimi Jolly Tur ile yaptım. Siz de tercih edebilirsiniz. Her şey çok güzeldi...
:)
RUSYA-ST. PETERSBURG
привет (Privet) Merhaba!
Hani bazı seyahatler vardır, gezersiniz biter, eve dönersiniz ama aklınızdan çıkmaz, tekrar tekrar gitmek istersiniz.
İşte St. Petersburg tam olarak onlardan birisi. Sanmayın ki sadece kentin güzel kadınlarından dolayı. Şehrin kanalları, binaları, sarayları, caddeleri ve parkları ayrı bir güzel. Dümdüz, doğal güzelliği pek olmayan, eskiden bildiğin bataklık olan bir coğrafyanın üstüne Rus çarları öyle güzel bir şehir dikmiş ki etkilenmemek mümkün değil.
Hani bazı seyahatler vardır, gezersiniz biter, eve dönersiniz ama aklınızdan çıkmaz, tekrar tekrar gitmek istersiniz.
İşte St. Petersburg tam olarak onlardan birisi. Sanmayın ki sadece kentin güzel kadınlarından dolayı. Şehrin kanalları, binaları, sarayları, caddeleri ve parkları ayrı bir güzel. Dümdüz, doğal güzelliği pek olmayan, eskiden bildiğin bataklık olan bir coğrafyanın üstüne Rus çarları öyle güzel bir şehir dikmiş ki etkilenmemek mümkün değil.
2014 yılının Ağustos ayında, tam da Türkiye'de tatil yapmanın artık keyif vermediği bir dönemde, biraz da kültür amaçlı, kendimi St. Petersburg'da buldum. İki gece üç gün boyunca yedim, içtim, gezdim. Hepsini tek tek anlatacağım. Yurtdışında yaşayan bir çok arkadaşım var ve onlarla tatil yapmak çok keyif veriyor. Bu gezimde de beni yalnız bırakmadılar. Hep beraber St.Petersburg'da bir rüya gördük.
Rusya hakkında bilgisi olmayanlar, gitmeyenler ya da gidip de öğrenmeyenler için kısa bir bilgilendirmem var. İlk olarak Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" Romanı'nı okumanızı tavsiye ediyorum. Benim için fazla değerli olan bu seyahati sizinle paylaşacağım.
Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde yer alan St. Petersburg, 5 milyona yakın nüfusuyla, Moskova’nın ardından Rusya’nın en büyük ikinci kenti. Tıpkı Venedik gibi bir kanallar şehri. 1703 yılında, bizim Deli Petro dediğimiz Çar I. Petro tarafından, Avrupa’nın önde gelen şehirlerine rakip olacak güzellikte bir şehir olması amacıyla kurulmuş. Gayet de başarılı olmuş.
Rus İmparatorluğu’na 200 yıl boyunca başkentlik yapan St. Petersburg’un mimarisi ve binaları çok etkileyici.
Rusya hakkında bilgisi olmayanlar, gitmeyenler ya da gidip de öğrenmeyenler için kısa bir bilgilendirmem var. İlk olarak Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" Romanı'nı okumanızı tavsiye ediyorum. Benim için fazla değerli olan bu seyahati sizinle paylaşacağım.
Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde yer alan St. Petersburg, 5 milyona yakın nüfusuyla, Moskova’nın ardından Rusya’nın en büyük ikinci kenti. Tıpkı Venedik gibi bir kanallar şehri. 1703 yılında, bizim Deli Petro dediğimiz Çar I. Petro tarafından, Avrupa’nın önde gelen şehirlerine rakip olacak güzellikte bir şehir olması amacıyla kurulmuş. Gayet de başarılı olmuş.
Rus İmparatorluğu’na 200 yıl boyunca başkentlik yapan St. Petersburg’un mimarisi ve binaları çok etkileyici.
Seyahatim İstanbul'dan başladı. Yaklaşık 3,5 saat süren yolculuktan sonra tarihi bir masalın içinde buldum kendimi. Arkadaşlarımla buluştuk, bir gezi planı hazırladık ve rotamızı izlemeye başladık.
Fotoğrafta gördüğünüz kişiler dünyanın en uyumlu tatil arkadaşlarıdır. Onlarla dünyayı gezebilirim. Her milletten insanın bir arada uyumlu bir şekilde olabilmesi bana en çok keyif veren şeylerden biridir. Fotoğrafta arkadaşlarımın geldiği ülkeler soldan sağa doğru Avusturya, İtalya, Fas, Sırbistan, Türkiye, Brezilya ve Çin.
St. Petersburg sadece mimari olarak değil, genel görüntüsü, yaşam tarzı itibariyle adeta bir Batı Avrupa kenti.
Şehirde 200’den fazla müze var. Caddeleri, sokakları tertemiz. Sokaklarda izmarit bile göremezsiniz.
Kaldırım, çevre düzenlemeleri çok güzel. Tarihi binalardaki mağazaların vitrinlerini genişletelim diye binaların dış cephelerini hiç bozmamışlar. Tabelalarla görüntüyü kirletmemişler. Şehir merkezinde ne gökdelen var ne de çirkin ve yüksek katlı apartmanlar. Yaya geçidine adımınızı atar atmaz da arabalar duruyor. Böylesine düzenli bir şehirde yaşamak herkesin hayali sanırım. O yüzdendir ki sık sık "masal" kelimesini kullanıcam. Çünkü St. Petersburg'da yaşamak masaldan farklı değil.
Dökülen Kan Klisesi... Nevski Caddesi’ni, Kazan Katedrali’nin yanından dik olarak kesen Griboyedov Kanalı üzerinde yer alan bu kilise, 1883 ila 1907 yılları arasında inşa edilmiş. Kilisenin en dikkat çekici yönü, St. Petersburg’daki diğer kiliselerin aksine, tipik Rus mimarisinde soğan halkası gibi kubbelerinin olması.
İTALYA - ROMA
Herkese tekrar merhaba. Ya da "Ciao" demeliyim sanırım.
Bu hafta Eylül 2016'da yapmış olduğum Roma turumdan bahsedeceğim. Sık sık yurtdışına çıkmaya çalışıyorum. Çünkü farklı kültürleri, farklı yaşanmışlıkları ve gezmeyi çok seviyorum.
Neden mi Roma? Çünkü Roma tarihi yapısı itibariyle İstanbul'a çok benziyor. Ayrıca aşıklar şehri derler Roma için. Gidip yerinde test etmek istedim.
Roma hakkında biraz bilgi verip daha sonra sizlere küçük bir Roma turu attıracağım.
En başta ne demiştik, ee gezmese miydik? :)
Bu hafta Eylül 2016'da yapmış olduğum Roma turumdan bahsedeceğim. Sık sık yurtdışına çıkmaya çalışıyorum. Çünkü farklı kültürleri, farklı yaşanmışlıkları ve gezmeyi çok seviyorum.
Neden mi Roma? Çünkü Roma tarihi yapısı itibariyle İstanbul'a çok benziyor. Ayrıca aşıklar şehri derler Roma için. Gidip yerinde test etmek istedim.
Roma hakkında biraz bilgi verip daha sonra sizlere küçük bir Roma turu attıracağım.
En başta ne demiştik, ee gezmese miydik? :)
Roma, İtalya’nın başkenti ve en kalabalık şehridir. Dünyanın 2.000 yıldan fazla bir zamandan beri önemini kaybetmeyen sayılı şehirlerinden biri Roma’dır.
Avrupa’da, Atina’dan sonra en eski ikinci büyük şehir olan Roma’da tarihin ilk büyük güçlü imparatorluklarından biri kurulup gelişmiştir. Roma, aynı zamanda, modern devlet anlayışının, hukuk ilkelerinin doğduğu yerdir. Hıristiyanlığı bütün Batı dünyasına yayan merkez de bu şehir olmuştur.
Roma şehri, İtalya yarımadasının ortasında, Tiber (Tevere) ırmağının iki yakasında ve yedi tepe üzerinde kurulmuştur. Tarih boyunca önemi olan bu tepeler şu adları taşır: Capitoliro (Campidoglio), Palatino, Aventino, Celio, Esquilino, Viminale, Quirinale. Ayrıca, alçak üç tepe daha vardır: Gianicolo, Vaticano, Pincio. Şehir, kuzeydoğudan Sabine, güneyden de Alban dağları ile çevrilidir, denizden 25 km. kadar içeridedir. Tiren Denizi’ne dökülen Tiber nehrinin kıyısındaki Lido di Ostia, Roma’nın hem plajı, hem de iskelesidir.
Avrupa’da, Atina’dan sonra en eski ikinci büyük şehir olan Roma’da tarihin ilk büyük güçlü imparatorluklarından biri kurulup gelişmiştir. Roma, aynı zamanda, modern devlet anlayışının, hukuk ilkelerinin doğduğu yerdir. Hıristiyanlığı bütün Batı dünyasına yayan merkez de bu şehir olmuştur.
Roma şehri, İtalya yarımadasının ortasında, Tiber (Tevere) ırmağının iki yakasında ve yedi tepe üzerinde kurulmuştur. Tarih boyunca önemi olan bu tepeler şu adları taşır: Capitoliro (Campidoglio), Palatino, Aventino, Celio, Esquilino, Viminale, Quirinale. Ayrıca, alçak üç tepe daha vardır: Gianicolo, Vaticano, Pincio. Şehir, kuzeydoğudan Sabine, güneyden de Alban dağları ile çevrilidir, denizden 25 km. kadar içeridedir. Tiren Denizi’ne dökülen Tiber nehrinin kıyısındaki Lido di Ostia, Roma’nın hem plajı, hem de iskelesidir.
Yolculuğuma Ankara'dan başladım. İstanbul aktarmalı Roma uçuşum tam 2 saat sürdü. Aylardan Eylül olmasına rağmen hava oldukça sıcak ve açıktı. Uçak yolculuğum sırasında fotoğraf çekmeden duramadım.
Roma ile İstanbul‘a baktığınızda aslında birçok benzerliği de birlikte taşıdıklarını göreceksiniz. Bunlardan bir tanesi Roma şehri de İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuş . Diğer bir ayrıntı ise yine İstanbul gibi senelerce imparatorluklara başkentlik yapmış bir şehir. Aslına bakarsanız İstanbul geçmişi bakımından Roma‘dan daha fazla kültürü barındırmış bir şehir. Ancak bizim tarihi koruyamama ve gereken özeni göstermeme gibi bir huyumuz var ne yazık ki...
Roma'ya indiğimde sanki bir açık hava müzesine geldiğimi hissettim. İstanbul’dan tanıdık geliyor değil mi ? Avrupa’nın birçok şehrine baktığınızda aslında şehirlerini old city ve new city şeklinde ikiye ayırdıklarını ve old city denen bölgeleri kesinlikle taciz etmedikleri ve bir çivi bile çakmadıklarını görürsünüz. Diğer bir ayrıntı ise bu old city dedikleri bölgeye gözleri gibi bakarlar. Turistlerin de en çok vakit geçirdiği yerler de hep bu old city bölgesidir.
Roma'ya gelmeden küçük bir araştırma yaptım ve gezi rotamı belirledim. Roma'ya indiğimde zorlanmadım çünkü ilk önce nereye gideceğimi biliyordum. İşte Roma turumda ziyaret ettiğim yerler.
1-Kolezyum (Colosseum)
2-Roma Forumu ve Palatino Tepesi
3-İspanyol Merdivenleri
4-Aşıklar Çeşmesi
5-Piazza Navona
Bu liste çok heycanlandırıyor değil mi?
Haydi başlıyorum...
1-Kolezyum (Colosseum)
2-Roma Forumu ve Palatino Tepesi
3-İspanyol Merdivenleri
4-Aşıklar Çeşmesi
5-Piazza Navona
Bu liste çok heycanlandırıyor değil mi?
Haydi başlıyorum...
Meşhur Roma Dondurmacılarını da Türkiye'den de biliyoruz. Roma'ya kadar gitmişken en ünlü olanında bir dondurma yemeden dönmek istemedim ben de... Bir kaç kişiye sorduktan sonra Roma'nın en meşhur dondurmacısını buldum.
Roma dondurması için de mutlaka gitmeniz gereken dondurmacı "Giolitti" .
Ayrıca Trip Advisor kullanıcılarına göre 2015 yılında Roma’nın en iyi 10 pizzacısı da şöyle seçilmiş: 1- Pinsere Roma 2-Antica Stabia Pizzeria 3- Opulentia 4-Ristoro La Dispensa 5-Sapori e Delizie 6-Pizza dai Cinque 7-Forno Campo de Fiori 8-La Pizzetta 9-Pizza Florida 10-Alice Pizza
Roma gezim boyunca yürüdüm ve metro kullandım. Gitmeyi düşünenlere de bu şekilde şehri gezmelerini öneririm. Roma’da araba kiralamanıza gerek yok. Birçok yeri yürüyerek ve metro ile gezmeniz mümkün. Uzun yürüyüşlere hazır olun. Bir de ilk gün mutlaka yapmanız gereken Hope-On Hope-Off tur" var. Bir de "Ginger"lar ile gezerek farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz. Bir diğer seçenek de benim gibi düşünenler için metro ile ulaşım. Otelinizi metroya yakın bir yerde seçerseniz ulaşımınız hem daha ucuz hem de kolay olur. Seyahatimi sırt çantam ile yaptığım için metro ulaşımı benim için çok rahat oldu.
Yabancı dilime güvendiğim ve tur rehberi eşliğinde gezmeyi sevmediğim için seyahatlerimin planını kendim yapıyorum. Meşhur yerlerini araştırıp kendime bir rota belirliyorum ve böylece istediğim yerleri gezip daha sonra boş zamanlarımda insanlarla sohbet edebiliyorum. Yemek ve ulaşım problemi yaşamıyorum. Kalacak yeri ise "AirBNB" ile ayarlıyorum. Size de öneririm. Türkiye'de de kullanılan bu program sayesinde otelden daha uyguna kalabiliyorum. Roma'da da kendime bir oda ayarladım, oldukça konforlu ve uygundu.
Yok ben tur ile gitmek istiyorum. Rehber eşliğinde gezmek istiyorum diyenler için aşağıya Türkiye'deki turların linklerini bırakıyorum..
Şimdiden iyi gezmeler...
Roma'yı ölmeden önce mutlaka ama mutlaka görmelisiniz.
Yok ben tur ile gitmek istiyorum. Rehber eşliğinde gezmek istiyorum diyenler için aşağıya Türkiye'deki turların linklerini bırakıyorum..
Şimdiden iyi gezmeler...
Roma'yı ölmeden önce mutlaka ama mutlaka görmelisiniz.
BOLU - Kartalkaya
Havalar ısınırken, bunaltıcı sıcaklar gelirken kış mevsimini özlemiyor değil insan. Her yerin bembeyaz karla kaplı olması bana huzur veriyor. Eminim siz de böyle düşünüyorsunuzdur. En sevdiğim spor "snowboard" ve en sevdiğim renk beyazsa, blogumda sık sık gittiğim Kartalkaya'yı sizlerle paylaşmazsam olmazdı.
Ailem Bolu'da yaşadığı için onları ziyarete gittikçe dağa çıkarım. Özellikle liseden beri çok samimi olduğum arkadaşlarımla haftasonumuzu boş geçirmiyoruz.
Ailem Bolu'da yaşadığı için onları ziyarete gittikçe dağa çıkarım. Özellikle liseden beri çok samimi olduğum arkadaşlarımla haftasonumuzu boş geçirmiyoruz.
Kartalkaya Kayak Merkezi, Bolu ilinin doğusunda Köroğlu Dağları'nda bulunan Türkiye'nin sayılı kayak merkezlerindendir. Grand Kartal Otel, Kartal Otel, Dorukkaya Otel ve Golden Key Kartalkaya her kış kayak severleri ağırlamaktadır. Kartalkaya yaklaşık 2000 metre yüksekliktedir. Köroğlu dağı haric bölgede 6 pist vardır. Pistleri geniş ve uzundur. Kış mevsiminde kar kalınlığı 3 metreyi bulur. Bolu merkeze 30 km, İstanbul'a 295 km ve Ankara'ya 190 km uzaklıkta bulunmaktadır.
Ben kendi aracımla seyahat etmeyi tercih ediyorum. Benim gibi gitmek isteyenler zorlu hava koşullarına alışık sürücüler olmalıdır. Çünkü karlı havalarda kar lastiği yeterli olmuyor. Mutlaka aracınızın lastiklerine zincir takmalısınız.
Kartalkaya Kayak Merkezi'ne Türkiye'nin farklı illerinden günübirlik ve konaklamalı şekilde çeşitli turlar yapılıyor. - Jolly Tur -
Kartalkaya Kayak Merkezi'ne Türkiye'nin farklı illerinden günübirlik ve konaklamalı şekilde çeşitli turlar yapılıyor. - Ets Tur -
(Tıklayarak gerekli bilgilere sahip olabilirsiniz.)
Kartalkaya'nın en sevdiğim tarafı seyahat boyunca bembeyaz bir yolu tırmanıyorum. Sağlı sollu orman olan bu yolda bulunan bütün ağaçlar bembeyaz. Bu huzur veren seyahat yaklaşık 45 dakika sürüyor. Hatta çoğu zaman camı açıp orman havasını içime çekiyorum. Aşırı oksijenden tüm vücudum temizleniyor sanki.
Beyazın büyüsü ve bol oksijenden sonra oteller bölgesi karşımıza çıkıyor. Bölgede Grand Kartal Otel, Kartal Otel, Dorukkaya Otel ve Golden Key Kartalkaya olmak üzere dört otel bulunuyor. Otel kalitesi ve pistlerinin başarısından dolayı ben "Grand Kartal Otel'i tercih ediyorum.
Ben snowboard yapıyorum ve board'umu otelin kayak odasından kiralıyorum. Bunun için günlük 65 tl ödüyorum. Kayak yapanlar içinse bu ücret günlük 60 tl. Ayrıca kayak yapmak isteyenler içinse ücret günlük 50 tl.
Grand Kartal Otel konaklayan müşterilerine "ski pass" ücretsiz veriyor. Fakat ben günübirlik gittiğim için 150 tl'ye sınırsız ski pass alıyorum. Bu da sabahtan akşama kadar pistlere istediğim kadar çıkıp kaymam anlamına geliyor.
Ayrıca pistler sabah 7:30'da açılıyor ve havanın kararma duruma da bağlı olarak genelde 16:30 civarında kapanıyor.
Bölgeye ulaştığımda snowboard'umu kiralayıp ski pass'imi aldıktan sonra beni kimse durduramaz. Köroğlu dağlarının üzerinde kaymak sanki uçuyormuşsun gibi hissettiriyor. Hızlandıkça yüzüme çarpan rüzgarla yarışıyorum sanki. Özellikle güneşli günlerde kar yumuşak ve hava ılık oluyor. En keyifli zamanlarıdır Kartalkaya'nın. Siz de gitmeden önce hava durumuna mutlaka göz atın.
Zevkli ama yorucu olan bu sporun en kötü tarafı çok fazla acıktırıyor. Telesiyej'le dağın tepesine tırmandıktan sonra bungalova benzeyen bir dağ cafesi karşımıza çıkıyor. "Tepe Cafe". Sıcak salep, sıcak şarap ve mangalın üstünden alınan sucukla yapılan sucuk ekmek... Kokusu bile yetiyor. İçerisi tamamen ahşap. Şöminenin karşısında ısınırken sucuk ekmek yemek gibisi yok. Sonra da sıcak salep... İkisi yaklaşık 40 tl tutuyor. Fiyatlar biraz yüksek fakat değiyor. Dinlendikten sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz...
Ben lafı fazla uzatmadan daha önceki Kartalkaya gezimde çekmiş olduğum videoyu aşağıya bırakıyorum.
Keyifli seyirler....
ESKİŞEHİR
İşletmeden sınıf arkadaşlarım ve kız arkadaşım ile hafta sonu kaçamağı olarak günübirlik yaptığımız Eskişehir gezimiz Ankara’dan başladı. Mesafe 234 km ve yolculuğumuz yaklaşık 3 saat sürdü. Eskişehir’e daha önce gitmediğimiz fakat güzelliklerini duyduğumuz için Nisan ayının son haftasında gezip görmek istedik. Hem duygularımıza hem de yeni şeylerle öğrenmemize oldukça etkisi oldu diyebilirim. Çok meraklandırmadan sizler için çektiğim fotoğrafları seslendirdim ve bir video hazırladım.
Gelin hep beraber izleyelim.
Günübirlik yapmış olduğumuz Eskişehir gezimiz bize çok keyif verdi.
Hem öğretici hem de eğlenceli bu gezimizi size de şiddetle öneriyoruz.
Hem öğretici hem de eğlenceli bu gezimizi size de şiddetle öneriyoruz.
Bolu- Yedigöller
İlk durağım Bolu, Yedigöller Milli Parkı.
2016 yılının Nisan ayında, arkadaşlarımla beraber derslerden bunalıp değişik bir şeyler mi yapsak acaba diye düşünürken aklımıza Yedigöller'de kamp yapmak geldi. Yeşiliyle, havasıyla,doğasıyla ve gölleriyle oldukça keyifli bir kamp olacaktır diye düşündük ve öyle de oldu. Kamp için yola çıkmadan önce küçük bir araştırma yaptım.
Yedigöller hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Yedigöller Milli Parkı konum olarak Batı Karadeniz Bölgesinde, Bolu'nun kuzeyinde, Zonguldak'ın güneyinde ve Düzce'nin da doğusunda kalan engebeli oldukça büyük bir arazidir. Orman alanı 2000 hektarın üzerinde, yaklaşık 50 yıldırda milli park olarak koruma altına alınmış bir bölgedir. Yedigöller Milli Parkı Bolu merkeze 42 km'dir. Fakat dağ yolu olduğu için araba ile seyahat etmek ortalama 1 saat sürmektedir. Bölgede cafe, restoran veya otel bulunmamaktadır. Bölgede genellikle telefon çekmiyor. Adından da anlaşılacağı üzere 7 göl mevcuttur. Bu göllerin en büyüğü Büyükgöl'dür. Diğerleri ise Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl ve Sazlıgöl’dür.
Ayrıca bölgede bir şelale ve doğal kaynak suları mevcuttur.
Araştırmamı bitirdikten sonra kamp için bir hazırlık yaptım. Çadır, uyku tulumu, yağmur çizmesi, balık tutmak için olta, sıcak bir şeyler demlemek için çaydanlık, el feneri, sırt çantası, ortamda elektrik olmayacağından telefonum için Powerbank ve bu deneyimimi ölümsüzleştirmek için GoPro mu yanıma aldım.
2016 yılının Nisan ayında, arkadaşlarımla beraber derslerden bunalıp değişik bir şeyler mi yapsak acaba diye düşünürken aklımıza Yedigöller'de kamp yapmak geldi. Yeşiliyle, havasıyla,doğasıyla ve gölleriyle oldukça keyifli bir kamp olacaktır diye düşündük ve öyle de oldu. Kamp için yola çıkmadan önce küçük bir araştırma yaptım.
Yedigöller hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Yedigöller Milli Parkı konum olarak Batı Karadeniz Bölgesinde, Bolu'nun kuzeyinde, Zonguldak'ın güneyinde ve Düzce'nin da doğusunda kalan engebeli oldukça büyük bir arazidir. Orman alanı 2000 hektarın üzerinde, yaklaşık 50 yıldırda milli park olarak koruma altına alınmış bir bölgedir. Yedigöller Milli Parkı Bolu merkeze 42 km'dir. Fakat dağ yolu olduğu için araba ile seyahat etmek ortalama 1 saat sürmektedir. Bölgede cafe, restoran veya otel bulunmamaktadır. Bölgede genellikle telefon çekmiyor. Adından da anlaşılacağı üzere 7 göl mevcuttur. Bu göllerin en büyüğü Büyükgöl'dür. Diğerleri ise Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl ve Sazlıgöl’dür.
Ayrıca bölgede bir şelale ve doğal kaynak suları mevcuttur.
Araştırmamı bitirdikten sonra kamp için bir hazırlık yaptım. Çadır, uyku tulumu, yağmur çizmesi, balık tutmak için olta, sıcak bir şeyler demlemek için çaydanlık, el feneri, sırt çantası, ortamda elektrik olmayacağından telefonum için Powerbank ve bu deneyimimi ölümsüzleştirmek için GoPro mu yanıma aldım.
Sabah saat 7'de uyandım. Whatsapp'ta oluşturduğumuz "Yedigöller Kamp" grubundan haberleştik, geceden hazırladığım malzemelerimi arabama yükledim ve yola çıktım. Yol için sportif kıyafetler tercih ettim. Siz de mümkünse böyle yapın. Hatta kıyamadığınız spor ayakkabılar yerine eskise de üzülmeyeceğiniz şeyler tercih edin. Toprakla iç içe ve rahat olmaya dikkat etmelisiniz.
Yolculuğumun ilk 15 dakikası Bolu merkezden Yedigöller yoluna giderek geçti. Ağaçlarla kaplı dağ yoluna girdiğimde bu doğa harikasını görmek için sabırsızlanmaya başladım.
Yaklaşık 45 dakika çamlarla kaplı yemyeşil bir yoldan devam ettikten sonra Yedigöller Milli Parkı'na ulaştım.
Yolculuk boyunca arabamın camını sık sık açıp doğa havasını içime çektim. Saf oksijenle dolu hava tüm bedenimi temizlemişti sanki. Ağaçların kokusu sanki doğanın parfümü gibi her yere yayılmıştı.
Girişte bir bekçi kulübesi ile karşılaştım. Giriş ücreti otomobil için 10 tl, çadır kampı için ise 15 tl olarak ödedim. Ayrıca bölgede film çekimi ve olta balıkçılığı da ücretli. Arabamı nereye park etsem diye düşünürken hemen girişte sağda kocaman bir otopark buldum.
Arabamı park ettikten sonra eşyalarımı indirdim. Arkadaşlarımı beklemeye başladım. Bölgede küçük bir tur atarken Yedigöller Milli Parkı'nın Yerleşim Planı'nı buldum ve gezimiz için bir rota belirledim.
Arkadaşlarımla buluştuktan sonra otoparkın sağ tarafındaki boş alana çadırlarımızı kurduk. Çadırlarımızı göl kıyısına kurduk. Hemen yakında bir adet çeşme olması da oldukça güzel oldu. Isınmak ve biraz sıcak bir şeyler içmek için ateş yaktık. Yanımızda getirdiğimiz atıştırmalıkları kahvaltı öğünümüz olarak yedik ve birer bardak çay içtik. Doğa harikası 7 gölü ve ortamı gezmek için rotamıza göz atarken bir aç fotoğraf çektik.
Gezimize Yedigöller Milli Parkı'nın en büyük gölü olan Büyükgöl'den başlıyoruz. Üzerinde iki adet iskele bulunan Büyükgöl balık tutmaya elverişlidir. Büyükgöl ile Deringöl birbiri ile bağlı göllerdir. Deringöl bölgenin en derin gölüdür. Deringöl'den ilerlerken dik bir yokuş bizi bekliyormuş. Yaklaşık 15 dk boyunca yokuşa tırmanırken sağ tarafımızda taşların üzerinden akan bir su birikintisi vardı. Tepeye yaklaştıkça bir serinlik ve derin bir su sesi geliyordu. Sonunda şelaleye ulaştık. Şelale'nin başladığı bölgede bir dilek çeşmesi bulunur. Su buz gibi ve oldukça berrak akmaktadır. Kana kana su içip fotoğraf çektikten sonra çadırlarımıza geri dönüp göl kenarında biraz keyif yaptık.
Gezimiz konaklamalı olduğu için rotamızı ikiye böldük. İlk gün Büyükgöl, Deringöl, Şelale ve Dilek Çeşmesini gezdik. Akşam çadırlarımızda dinlendik. Bir şeyler atıştırdık. Yeşilin büyüsüyle, bol oksijenin keyfiyle ve göl manzaramızla bol bol ruhumuzu tazeledik. Gece uyku tulumlarımızla çadırlarımıza yerleştik.
Hava akşam sekiz civarında kararıyor ve hava karardığı an hayvanların seslerini duymaya başlıyorsunuz. Bölge milli park olduğu için her türlü yabani hayvanla karşılaşmak mümkün. Daha önce herhangi bir saldırı olayı olmamış fakat kurt sesleri duymak mümkün.
Gezimizin ikinci günü bölgedeki diğer gölleri gezmek için sabah saat 5 gibi uyandık. Bol oksijen ve temiz hava sayesinde uykumuzu aldık ve erkenden uyandık. Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl, Sazlıgöl ve Seringöl'ü görmek için hızlı bir şekilde kahvaltı yapıp yola çıktık. Birbirinden güzel gölleri gezip doğanın tadını çıkardık.
Ben Yedigöller Milli Parkı gezimi bitirdim. Hem bedenen hem ruhen oldukça keyif aldığım bu gezimde gördüklerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım. Ülkemizde bulunan bu güzellikleri vakit buldukça gezmeliyiz diye düşünüyorum. Eğer siz de Yedigöller gezisi yapmak isterseniz detaylı bilgiyi aşağıda bulunan linklerden alabilirsiniz. Gezimin videolarını aşağıya bırakıyorum.
İyi seyirler.........